Avrupa'da
arşivcilik yazının bir malzeme üzerine yazılması ile başlamış olup Eski Yunan
ve Roma İmparatorluğu'nda arşivlerin olduğu bilinmektedir. Ancak 11. yy
öncesine ait malzemeler azdır.
Arşivlerin
düzenli bir şekilde tutulmaya başlanması 11 ve 12. yy'dan sonradır. Ancak her
ülke kendi geleneğine göre arşivlerini düzenlediklerinden bir Avrupa Arşiv
Birliği söz konusu olmamıştır.
Yasal
ve mali evraklar pek tabi ki ilk arşiv örnekleri arasındadır. Örneğin Fransa'da
1307'de Tresor des Chartes (maliyeden sorumlu kurum) arşivci istihdam etmiştir.
İngilitere'de 1346'da halk arşivleri kurulmuştur. Tapu kayıtları arşivde
ağırlık kazanmıştır.
Merkezi
yönetimlerin gelişmesi 16.yy'da büyük arşiv kurumlarının oluşmasını sağladı.
Bunlardan ilki 1542'de İspanya'daki Archivo de Simancas'dır. İngiltere'de de
1610'da bir kurum açılmıştır.
17.yy
da Fransa'da arşivcilik bilimsel bir disiplin haline gelmeye başladı.
Arşivcilik el kitapları çok çeşitli ülkelerde basıldı.
18.yy'ın
sonunda İngiltere hariç Avrupa'da Fransız İhtilali ile arşivcilik teorileri
yasal değişikliklere uğradı. 1794 Fransız anayasasında arşivleri halkın
görmesinin bir kişisel hak olduğu kabul edildi ve böylece bir çok kurumun
belgeleri halk arşivlerinde toplandı. Dolayısıyla bu belgeleri yorumlayabilecek
arşiv uzmanı ihtiyacı doğdu. Bunu takiben 1811'de Naples'da Scuola del Grande
Archivio ve 1821-1829 arasında Ecole des Chartes açıldı. Bu okullardaki eğitim
daha çok tarih eğitimi veriliyor bunun yanında belge ayıklama ve intikal
teorileri de verilmekteydi.
1850'lerde
arşivciler dört sorun ile ilgilendiler:
- Dokümanlar arşivlere nasıl transfer edilecek?
- Ayıklama nasıl yapılacak?
- Niteleme ve düzenleme hangi seviyede olacak?
- Arşivler halkın hizmetine nasıl sunulacak?
Tüm
bu sorunlar Avrupa'yı ikiye böldü. Almanya ve Orta Avrupa evrak kayıt sistemine
ağırlık verdi. Fransa, Belçika, İngiltere ve İspanya'da ise kendi kamu
kuruluşları kendi sistemlerini seçmekte ve uygulamada daha serbestlerdi. Evrak
kayıt sistemi, belgenin üretiminden arşive intikaline kadar olan süreci ciddi
anlamda kontrol eder ve milli arşivler kendisine belge üreten kurumlar üzerinde
söz sahibidir.
1850'den
sonra provenans prensibi Natalis de Waily sayesinde modern arşivciliğin temeli
haline geldi. Prensibin tanımı ilk defa 1841'de yapılmıştı.
Arşivciliğin
kendine özgü yasal bir statü kazanması ise Avrupa'nın tamamında 1880 ve 1910
yılları arasında olmuştur._________
Kaynakça:
Kandur. H.,
editör.Arşivcilik Konferansları I. İstanbul: Librairie de Pèra;1995.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder